Eşine az rastlanır, etkileyici kültürel dokusu, özgün mimarisiyle betonun girmediği devlet koruması
altında olan Mustafapaşa / Sinasos; göz alıcı, nakış gibi işlenmiş kemerli cepheler ve devasa kaya
yerleşimleriyle sizi yüzyıllar öncesine bir yolculuğa çıkarıyor.
Uzun yıllar Rumlarla Türklerin bir arada yaşadığı Mustafapaşa / Sinasos kilisenin çan sesleri ile
cami minaresinden yükselen ezan seslerinin birbirine karıştığı Anadolu’nun saklı tarihinin önemli
yapraklarından biridir ve geçmişteki ihtişamının izlerine her yerinde rastlanmaktadır.
Osmanlı'nın son döneminde, başkentin tuzlanmış balık ve havyar ticaretini elinde tutan ve
çoğunluğunu Rum yerli halkın oluşturduğu Sinasos Loncası, ticaretten elde ettikleri zenginliği
Mustafapaşa / Sinasos’a yatırarak yörenin sayılı beldelerinden biri haline gelmesini sağlamıştır.
Bugün Kapadokya Üniversitesi olarak hizmet veren, Halikarnas Balıkçısı’nın babası Mehmet Şakir
Paşa tarafından yaptırılan tarihi medrese de dahil olmak üzere bölgenin en büyük müstakil kilisesi
ve ihtişamlı taş konakları da geçmiş parlak günlerin bizlere kalan miraslarındandır.
Doğal oluşumlar açısından da özel bir yere sahip olan Mustafapaşa / Sinasos’un yanıbaşındaki
Saklı Vadi ve Gomeda Vadisi, Kapadokya'nın sayılı volkanik kaya oluşumları arasında yer
almaktadır.
Kapadokya’nın yoğun ve kitle turizminin kalabalığından ve keşmekeşinden mucizevi şekilde uzak
kalmayı başaran Mustafapaşa / Sinasos’da geleneksel düğünleri, bağ bozumunu, sokak ve
avlularda kaynayan pekmez kazanlarını, damlarda kurutulan kayısı ve üzüm yığınlarını, evlerin
önlerinde kabak çekirdeği ayıklayanları görmeniz hala mümkün.